Kutlu Kitabımız Kur'an-ı Kerim
Sizin En Hayırlınız Kur'an-ı Kerimi Öğrenen ve Öğretenlerinizdir.
Hz Muhammed SAV

Ye'cüc ve Me'cüc

MU-ATLANTİS VE "YE'CUC-ME'CUC"

İnsanlık tarihi, bilindiği gibi Adem'in yeryüzüne gönderilmesiyle başlamıştır. İlk insan ve ilk peygamber Adem, kendisine saygı gösterilmesi emrini tereddütle karşılayan Azazel'in tuzağına düşmüş ve cennetten çıkarılmıştır. Böylece Adem ve Havva, tek yeşil gezegen olan Dünya'da; cinlerle ve Sonsuz Yüce'nin lanetiyle iblisleşen Azazel'le birlikte yaşamaya başlamıştır.

Dünya'da çok uzun zamandan beri İblis'in de mensubu bulunduğu cinler yaşamaktaydı. Cinlerin ne zaman yaratıldığını ve Dünya'dan önce nerelerde; hangi gezegenlerde yaşadıklarını bilmiyoruz. Ancak çağın gelişen ilmi verilerine ve İslam kaynaklarına dayanarak bazı tahminlerde bulunabiliriz. Cin toplumlarının da insan toplumları gibi imtihan edildiklerini, İslam'dan saparak zalimleştikleri vakit uyarıcı gönderildiğini; uyarıcı Hak Elçilerini öldürmeye kalkışarak, aynen müşrik-zalim insan kavimleri gibi helak olduklarını biliyoruz.

Bu nedenledir ki içlerinden iman edenlerin kurtarılarak; Güneş sisteminde başka bir gezegene yerleştirildiklerini söyleyebiliriz. Bu şekilde "Güneş sistemi"ndeki birçok gezegenin yaşanmaz hale geldiğini; sonunda muhtemelen Mars'tan, Dünya gezegenine geçtikleri konusunda yeterli olmasa da işaretler bulunduğunu söyleyebiliriz.

İşte Güneş sisteminin bu son ve adeta yaşam için hazırlanmış Dünya gezegeninde, bir taraftan Ademoğulları çoğalıp-yayılırken; diğer taraftan cinler ve İblisoğulları ve yandaşları olan cin-şeytanlar çoğalmıştır. Dünya, tüm canlı yaşamı, bitki örtüsü, yiyecek- içecek su kaynaklarıyla; tüm yer altı-yer üstü kaynaklarıyla cin ve insanoğlu için yaşam-ölüm yeri ve yurt olarak hazırlanmış olup; eceline kadar yaşamını sürdürecektir.

KUR'AN'A GÖRE "İNSANLIK TARİHİ"

İnsanlık tarihini; yahut kavimler tarihini genel olarak iki döneme(periyoda) ayırabiliriz. Birincisi Adem'den, Nuh'a kadar; ikincisi Nuh'tan, Dünya'nın sonuna yahut fiili kıyamete kadar olan dönem. Kur'an'a baktığımızda insanoğlunun, Nuh'a kadar devam eden serüveninden adeta söz edilmediğini görürüz. Nuh'tan sonraki insanoğlunun; yani Nuhoğullarının kavimleri, peygamberlerin bu kavimlerle mücadeleleri ve kavimlerin helakları; açıkça ve ibretli bir şekilde anlatılmıştır. Ancak Adem- Nuh arası Ademoğlu'nun, kavimleri, elçileri ve mücadelelerinden söz edilmemiştir. Ayrıca Nuh tufanının, Dünya ölçeğinde Adem oğullarını yok etmesi oldukça anlamlıdır ve bize bazı ipuçları sunmaktadır.

Yüce Rabbimizin insanoğluna indirdiği son kitap Kur'an'da; sadece Adem'in iki oğlu Habil ve Kabil'in mücadelesinden ve peygamber olarak da İdris'ten bahsedilmektedir. Adem'in diğer bir oğlu Şit'in peygamberliğini ise hadis kaynaklarından ve Tevrat'tan bilmekteyiz. Bu gerçeği, evrensel Nuh tufanıyla birlikte göz önüne aldığımızda vardığımız sonuç; Sonsuz Yüce Rabb'imizin insanoğlunun bu dönemini "sessiz karanlığa" mahkum etmiş olmasıdır. Ayrıca, Tevrat'ın Tekvin bölümü de bizim bu hükmümüzü teyit etmektedir.

Demek ki; bu birinci insanlık periyodu içinde adem oğulları öyle yoldan çıkmış; o derece sapkın hale gelmişler ki; ya peygamberlerini öldürmüşler ya da peygamber gönderilemeyecek derecede Yüce Rabb'imizin gazabını üzerlerine çekmişler ve böylece Yüce Rabb'imiz de bu dönemi "sessiz karanlığa" mahkum etmiştir. Bu sebepledir ki Kur'an'ın bu konudaki sessizliği, bizce oldukça anlamlıdır ve bu periyodu değerlendirirken bazı sonuçlar tahsil etmemize imkan vermektedir. Bu çağrışımlar, insanlığın "birinci periyodu"nda ortaya çıkan ve insanoğlunun "şirk"e; oradan da şeytanlaşma sürecine girişini bize hatırlatmaktadır. Bu insanlık tarihinin "birinci periyodu"nda ortaya çıkan sapkınlık, öyle bir sapkınlıktır ki; Sonsuz Yüce Rabb'imizin gazabını üzerine çekmiş ve bu dönem "karanlığa" mahkum edilmiştir.

Sünnetullah şudur: İnsanoğlu önce Sonsuz Yüce Allah'a teslim olur; sonra kısa bir zaman periyodunda "şirk"e kayar; gönderilmiş uyarıcı-elçileri dinlemez, öldürmeye kalkar ve giderek adeta şeytanlaşır ve helak çukuruna yuvarlanır.

NUH ÖNCESİ İNSANLIĞIN SAPKINLAŞMA SÜRECİ: YE'CUC-ME'CUC

Nuh tufanından önce de Dünya öyle ifsada uğramış; adem oğulları öyle azgınlaşmış; nesli ve nesebi öyle bozmuştu ki; insanlık tarihi böyle bir olaya bir daha şahit olmayacaktı. İşte bu insanlık tarihinin en ilginç ve dramatik ve bir daha şahit olunamayacak olayı; Ye'cuc-Me'cuc'un ortaya çıkması, yeryüzünü baştan başa fesada uğratması olayıdır. Evet, Yüce Rabb'imizin gazabını Dünya üzerine çeken olay budur ve Nuh tufanı bu sebeple dünya insanlığını vurmuştur. Evet, evrensel Nuh tufanını davet eden insanlık tarihinin bu en önemli "azgınlaşma-şeytanlaşma süreci"ni kısaca özetleyelim ve arkasından da kanıtlarını verelim.

Azazel, melek boyutundan düşürülerek iblisleşmiş ve lanetli olarak ademoğullarının peşine düşmüş; Adem'i cennetten kaydırdığı gibi oğullarını da "Hak Yol"dan saptırıp, şeytanlaştırmak için elinden geleni arkasına koymamıştır. Azazel iken kendisine tabi olan cinlerin ileri gelenlerinin ayağını kaydırarak; onları da kendisi gibi şeytanlaştırmıştır. Arkasından da İblis, Allah'a olan teslimiyetlerini bozan bu şeytanlaşmış cinlerini, ademoğlunun kızlarıyla yasak olan ilişkiye teşvik etmiştir ve bu sapkın ilişki böylece başlamıştır.

Kısacası, Nuh tufanından önce yeryüzünde bugüne benzer küresel bir hakimiyet kurmuş olan bir toplumun; muhtemelen "Mu-Atlantis"in, "üstün insan"; yani "cin-insan" arzularını yem olarak kullanan İblis, insanlığı Ye'cuc-Me'cuc belasına ve arkasından da Tufan felaketine sürüklemiştir.

PEYGAMBERİMİZ: YE'CUC-ME'CUC'U TAVSİF EDİYOR

Peygamberimiz; Kur'an'ın bu konudaki ayetlerine açıklık getirmiş; özellikle Ye'cuc-Me'cuc'un nasıl ortaya çıktığına değil; Yaklaşan saat'te, Deccal'e köle olan insanlığın efendilerini nasıl helak edeceğine şiddetle vurgu yapmıştır. Ancak aşağıdaki birkaç hadiste de Peygamberimizin, Ye'cuc-Me'cuc'u vasfettiğini görmekteyiz. Bu yaratıkların Adem soyu olduklarını, insanlığı-dünyayı ifsad edeceklerini belirtmiş; boylarına, çoğalmalarına-sayılarına ve kavimlerine atıfta bulunmuştur:

İbn Amr bin el-As şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah(s.a.v.), buyurdu: "Ye'cuc-Me'cuc, Adem'in neslindendir. Onlar, insanlara gönderilse, onların yaşantılarını ifsad ederler. Onlardan biri arkasında, zürriyetinden binden fazla kişi bırakmaksızın ölmeyecek. Onların arkasında üç ümmet vardır: Tavil, Tarnes ve Mensek."
Rudani, C.5, H.no: 9930, s.372

Huzeyfe rivayet etmiştir ki:
Resulullah(s.a.v.), şöyle buyurdu: "Ye'cuc bir ümmettir. Me'cuc da bir ümmettir. Her bir ümmet, dört yüz bin ümmettir. Onlardan bir adam, sulbünden eli silahlı tam bin erkek görmeden ölmez."
Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Onları bize anlatır mısın?"
Dedi ki: "Onlar üç sınıftır. Onların bir sınıfı 'erz' gibidir." Soruldu ki: "Erz ne demektir?" Resulullah(s.a.v.) dedi ki: "O, Şam'da bir ağaçtır ki o ağacın uzunluğu yüz yirmi arşındır(12 arşın mı?). Göğe doğru yükselir." buyurdu ve ondan sonra Peygamber(s.a.v.), şunu ilave etti: "İşte bunlara ne dağ dayanır ve ne de demir. Onların ikinci sınıfı da kulaklarının birini serer, ötekini de kendisine yorgan yapıp öyle yatar. Fil, yabani hayvan, deve ve domuz ne görürlerse yerler. Onlardan birisi öldüğünde de onu yerler. Onların bir ucu Şam'da, bir ucu Horasan'da olacaktır. Doğu nehirlerinin tümünü ve Taberiye gölünü de içeceklerdir."
Rudani, C.5, H.no: 9931, s.372
15 18 Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol